ŞİMDİ BİZ BU NOEL’İN NERESİNDEYİZ HACI?
1996
yılıydı. Fener Rum Patrikhanesi’ni henüz görmemiştim ve bir kış günü Pazar sabahı
kalkıp Fener’e gittim. Ben sağa sola bakınırken, 70’li yaşların üstünde bir
turist de bana Patrikhanenin yerini sordu. “Ben
de aynı yere gidiyorum, buyurun birlikte yürüyelim.” dedim İngilizce.
Turist, Berlin’den gelen bir Almandı. Gayet kibar, kılığından kıyafetinden sosyo-ekonomik
durumunun da iyi olduğunu sandığım bir adamcağızdı. İçeriye birlikte girdik, o
bana sorular sormaya başladı. Patrikhane’nin tavan ve duvarlarındaki resimleri,
ikon/ikonaları sordu. Meryem ve bebek İsa figürlerini anlattım, daha pek çok
benzeri şeyi konuştuğumuzu hatırlıyorum. Bir an bana “Hristiyan mısınız?” diye sordu. Bu merakın temelinde, İspanyol
paça kot pantolonumun, yakası kürklü montumun ve oldukça kabarık (bugünlerin
moda tabiriyle bonus) saçlarımın ne
kadar katkısı vardı bilemiyorum. (Kıyafetimi özellikle tarif ettim zira benim
bu terörist kılığım Kilise
görevlisini açıkça rahatsız etmiş ve yanımıza kadar gelerek müdahalede
bulunmaya zorlamıştı.) Belki de iştahla Hz. Meryem ve Hz. İsa’yı anlatmam
dikkatini çekmişti Alman turistin. Çünkü adam, dindarca bir etkilenmeden ziyade
bir gözlem yapar gibi bakıyordu etrafına. “Hayır”
diye yanıtladım sorusunu, “Müslümanım ama
Hz. İsa bizim de Peygamberimizdir. Hz. Meryem ise çok kıymet verdiğimiz bir
kimsedir. Tüm Müslümanlar her ikisini de çok sever.” Adamın şaşkınlığı
yüzünü kaplamıştı. Sonrasında Kilise’den ayrılana kadar, biraz da benim
anlatacaklarımı merak ettiği için sorular sormaya devam ettiğini düşünürüm hala…
Eh,
anekdotlarla başladık madem yazıya, Allah ne verdiyse devam edelim:
Bundan
5-6 yıl önce bir yurtdışı seyahatinde Dubrovnik’in ünlü kiliselerinden birine
düştü yolumuz. Mihmandarlarımız arasında bulunan bir arkadaş, kilise önündeki
küçük İsa heykelciğine “Ooo İsa’ya bak sen?” gibi, bana laubali gelen bir cümle
sarf etmişti. Dayanamayıp “Üstadım, bu heykelciğin gerçek Hz. İsa’yı
tariflediğinden emin değiliz ama Hz. İsa’nın bizim kutlu peygamberlerimizden
olduğunu unutmamamız gerekir.” demek zorunda kalmıştım.
İmdi,
son bir anekdot daha anlatayım da meramım iyice anlaşılsın. Süryani bir ahbabım
var. Dikkatli ve zarif bir adam; doğal olarak, arada konuşmalarımız inanç
konusuna geliyor. Bir gün dedim ki, “Güzel
ağbiciğim, biz Müslümanız. Hz. İsa’nın getirdiği Kitabın tahrif edildiğine ve
Allah’ın dinini tashih için Kuran’ı gönderdiğine inanıyoruz. Siz
Hristiyansınız, Hz. Muhammed’in kafasından din uydurduğuna, Kuran’ın gerçek bir
kutsal Kitap olmadığına inanıyorsunuz. Eşyanın tabiatı bunu gerektirir. Her
ikisinin de aksi olsaydı ya biz Hristiyan olurduk ya siz Müslüman olurdunuz.”
Bunca
lafı niye ettiğimi artık tahmin etmişsinizdir herhalde? Üstelik başlıkta da o
kadar spoiler verdik ey Kaari!
Son
günlerde Noel/yılbaşı tartışması üzerinden yürüyen argümanları şaşkınlıkla
seyrediyorum.
Son diyeceğimi şuracığa not düşeyim de içimde kalmasın; keşke, Hz. İsa’nın
hangi gün doğduğunu sahiden bilsek de bir güzel Mevlid Kandili de ona yapsak!
Ne güzel olmaz mı? Vallahi ben o güzel Peygamberin gerçek doğum gününü bilsem ,
hiç düşünmez kendi Bayramım ilan ederim!
Şuncağızı
da söylemek iktiza eder; dinlerarası diyalog saçmalığına hiç inanmadım ben
güzel kardeşim! Öyle eklektik, türedi, torbaya ne varsa at kabilinden
safsatalara karnım tok… Ben kendi Kutsal Kitabımın tanımladığı, tarif ettiği ve
tanıdığı değerler üzerinden bir bakış ve duruş geliştirmeye çalışıyorum.
Noel,
Hristiyanların Hz. İsa’nın doğum günü olarak kabul ettikleri günü kutlamalarını
ifade ediyor kısaca… Her Hristiyan mezhep farklı bir günü Noel kabul ediyor olabilir
ama sonuçta “kutsal” kabul ettikleri
bir gün…
“Müslüman
Noel kutlamaz!” karşı duruşu Müslümanların Hristiyanlaş/ması-maması temelinde
bir hassasiyeti ifade etmesi bakımından gayet anlaşılabilir bir uyarıdır.
Ancak,
Müslümanların Noel’e yönelik itirazları, yukarıda anlatmaya çalıştığım üzere
Hz. İsa’nın bizim için değerini göz ardı etmemeli ve genelde
Hristiyanlar özelde ülkemizdeki Hristiyan yurttaşlarımızın inanç değerlerine
yönelik bir tahfif etmeyi beraberinde getirmemeli…
Ne
var ki, nerede duracağımızı ve nerede durmayacağımızı kimi zaman
karıştırdığımızı düşündüğümü ifade etmeme de izin veriniz lütfen sevgili
dostlar.
Sağolunuz efendim paylaşım için keyifle takib ediyoruz
YanıtlaSil